İfrât ve tefritten kaçınarak ikisinin arası olan i‘tidâle riâyet et!

Şimdi aklı kuvvetli olan emîn mu’temede bak ki, bu vergileri idâre altındakilerin ellerinden adâlet ve siyâset üzere toplamaya nezâret eder. Çünkü onların toplandığı bir hazîne olmaksızın senin için devamlılık ve elbette senin için ondan yana doygunluk yoktur. Ve sen onların hepsini istersin. İdâren altındakiler senden nezâket ve güzel bir şekilde geçim ister. Ve seni halîfe kılan da senden emre uymanı ve adâlet uygulamanı ister. Bu iki makāmda uyanık ol! Ve ancak o şeye ârif ve ona istekli olan bir müdürü ve me’mûru ta’yîn et! Çünkü bir iş üzerine birden çok ta’yîn, o işin bozulmasına sebep olur. Çünkü eğer sen birden çok ta’yîn edersen her biri senin indinde sâhibi üzerinde mevki’ ve kendini göstermek ister; bundan dolayı çok fazla gayret gösterirler. Oysa o ahâlî zayıftır. Genellikle taşıyamacakları şeyi onların üzerine yüklerler. Şimdi bu, onların irtibâtlarını kesmesine ve helâklerine bir sebep olur. Bundan dolayı bu uygulamanın bozduğu şey ıslâh ettiği şeyden daha çoktur. Ve Aleyhi’s-Selâm buyurdu: “Kendini çok yoran ne tarla sürebilir ve ne de hayvan bırakır.” Ve yine buyurdu: “Kim ki dîni yöne fazla ağırlık verdi, dîn ona gâlib oldu.” Ve seni halîfe kılan “Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukıke ve lâ tebsuthâ kullel bastı” ya’nî “Elini boynuna bağlanmış kılma, ya‘nî çok cimri olma, ve tamâmen açıp savurma, ya‘nî elini çok açık tutup isrâf etme!” (İsrâ, 17/29) buyurdu. Şimdi oruç tut ve iftâr et. Ve gece kalk ve uyu! Ben senin için bir doğru yola sevkedici seçtim ki, seninle berâber olan bir hayrı elbette kaybetmezsin. Ve onunla berâber yürüyen onun yoldaşları hakkında ona dikkât edersin. Şimdi onu yoldaşlarıyla bu vergileri toplamaya gönder. Sen onun sîretini beğenirsin ve basîretine şükredersin. Haberin olsun ki, o “ilim”dir. Ve onun yoldaşları “sebât” ve “birikim” ve “sindirmek” ve “nezâket”tir. Çünkü o senin şehrine yoldaşlarıyla berâber dâhil olduğu zaman adâlet ölçüsünü ve güzel idâreyi yerleştirir. Çünkü onun basîret gözü nüfûz edicidir. İdâren altındakilerin fenâlıklarını ve hîlelerini bilip, kendisine lâzım olan şeyi alır. Ve iş ve tâkat mikdârınca teklîf eder ve aşırıya kaçmaz. Şimdi ona güvenip onu, vergi toplama görevlilerinden olan, bahsettiğimiz reîsler üzerine emîr yap! Bundan dolayı sen onun âkıbetine hamd edersin, inşâallâhü Teâlâ.

Ya’nî ey insânî vücûd memleketinde halîfe olan rûh! Memleketinin ahâlîsi olan kuvvetlerinin ve a’zâlarının ellerinden vergileri adâlet ve siyâset çerçevesinde toplayanlara nezâret etmek üzere aklı kuvvetli olan emîn mu‘temede bak!

Çünkü vergilerin toplandığı bir hazîne olmaksızın mülkün için devamlılık yoktur. Ve elbette sen ondan yana doygun değilsin ve sen o vergilerin hepsini istersin.

Ahâlî de senden nezâket ile muâmele ve güzel bir geçim ister.

Ve seni halîfe kılan Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri de emrine uymanı ve adâlet uygulamanı ister.

Bu iki makāmda, ya‘nî ahâlînin talebi ile Hak Teâlâ’nın talebi arasında, uyanık ol; ve iki tarafın isteğini yerine getirememekten sakın!

Ve bir iş üzerine müdür ve me’mûr ta‘yîn edeceğin zaman, o işi bilen ve onu doğru bir şekilde işlemeye istekli ve hevesli olan bir kimseyi tayîn et! Çünkü bir iş üzerine birden çok ta’yîn bozulmaya sebep olur. Ya‘nî bir iş üzerine iki veyâ daha fazla müdür ve tasarruf edici ta‘yîn edersen, o işin bozulmasına sebep olur; ve idâre işi karışır. Çünkü sen bir işe birden çok kimse ta’yîn edersen her birisi sana karşı o iş üzerinde kendisini diğerlerinden ayırıp, kendini göstermek ister ve fazla gayret gösterirler. Oysa ahâlî zayıftır. Ve genellikle fazla gayret göstererek ilgi çekmek için, zayıf ahâlînin taşıyamacakları bir takım teklîfleri onların üzerine yüklerler. Bu hâl onların senden irtibâtlarını kesmelerine; ve ortaya çıkacak zayıflık ve idâredeki karışıklık da bozulmalarına ve helâklerine bir sebep olur. Bundan dolayı bu bir iş üzerine birden fazla müdür ve tasarruf edici ta’yîni uygulaması o işi ıslâh etmekten ziyâde daha çok bozar.

Ve (Sav) Efendimiz hazretleri bu aşırı teklîflerin kötü netîcelerini beyânen buyururlar:

“Kendini çok yoran ne tarla sürebilir ve ne de bir hayvan bırakır, ya‘nî bir hayvan besleyebilir.” Ve yine buyururlar:

Ya’nî bu dînin esâsı ifrât ve tefritten kaçınarak ikisinin arası olan i‘tidâle riâyet etme husûslarını şiddetle gerekli kıldı. Bütün işlerinde i’tidâl ona gâlib oldu. Ve seni halîfe kılan Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri de:

“Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukıke ve lâ tebsuthâ kullel bastı”

“Ne çok cimri ol; ve ne de isrâf derecesinde harca! Ya’nî ikisinin arası olan i‘tidâl ölçüsünü tercîh et!” (İsrâ, 17/29) buyurdu.

Böyle olunca ibâdette dahi ifrât ve tefritten kaçınıp;

Oruç tut; ve iftâr et! Büsbütün açlıkla vakitlerini geçirip vücûdunu zayıf düşürme! Ve büsbütün yemeye ve içmeye dalıp vücûdunu kesîf ve rûhâniyyetten uzak kılma!

Geceleri kalkmakla berâber vücûdun ihtiyâcı kadar da uyku uyu!

Ve ben senin için bir doğru yola sevkedici ve bir müdür seçtim ki, bütün işlerinde seninle berâber olacak olan her bir hayrı onun güzel idâresi sâyesinde yitirmezsin. Ve onunla berâber yürüyen o müdürün yoldaşları hakkında onun fiillerinin netîcelerine bakarsın. Bundan dolayı o müdürü yoldaşlarıyla berâber bu vergilere, ya’nî hazîneye girecek vergilerin toplanmasına gönder. Sen vazifesini yerine getirmede onun sîretini beğenirsin ve basîretine teşekkür edersin.

Haberin olsun ki, o doğru yola sevk eden ve müdür dediğimiz “ilim”dir.

Ve onun yoldaşları da vazîfesini yerine getirmede “sebât” ve “birikim” ve “sindirmek” ve “uyanık olmak” ve “nezâket”tir.

Çünkü o ilim müdürü, senin vücûd şehrine yoldaşlarıyla berâber dâhil olduğu zaman, adâlet ölçüsünü ve güzel idâreyi yerleştirir. Çünkü basîret gözü idâren altındakilerin hallerine nüfûz eder. Onların fenâlıklarını ve hîlelerini bilip kendisince alınmasının gerekli olduğunu bildiği şeyi alır. Ve işin gereğine ve ahâlînin tâkatine göre teklîfler icrâ eder; i’tidâli aşmaz.

Şimdi o doğru yola sevkediciye güvenip onu yukarıda reîs ve reîsliği altında olanlar bahsinde anlattığımız reîsler üzerine emîr yap! Sen onu bunların üzerine emîr olarak atarsan, onun yerine getirdiği vazîfelerin sonuçlarına hamd edersin, inşâallâhü Teâlâ.