Beyti binâ et; ve lambayı yak; ve perdeyi indir; ve sûretleri ibraz et; sana ilâhî hakîkatler zâhir olsun!

Ey kerîm efendi! Bunu tahkik ettiğin zaman, her bir âleme, biraz evvel sana sınırlanan şey gereği üzere, muhtâç olduğu şeyi ver; ve kendin için de böyle yap! Bundan dolayı muhammedî makâmda ilim ve amel sâhibi olursun; ve o, kemâl ve cömertliktir. Her cömertlik insanların ellerinde olan şey hakkında zühddür. Şimdi idâre altında olanlar meliklerini, kendi indlerinde olan şey hakkında zâhidlik etmedikçe sevmezler. Ve cömertlik muhabbet verir; ve muhabbet yakınlık verir; ve yakınlık vuslatı verir; ve vuslat cem’ verir. Ve burada kıskanarak perdeleme altında muhafâza edilen bir işâret vardır. İşte böylece bütün sözlerinde ve fiillerinde ve inanışlarında sana zâhidlik etmek lâzımdır. Beyti binâ et; ve lambayı yak; ve perdeyi indir; ve sûretleri ibraz et; sana ilâhî hakîkatler zâhir olsun! Ve hakîkatler sana olduğu hâl üzere âşikâr olsun! Ve Kitâb-ı azîzde bunun yeri “Vallâhu halakaküm ve mâ ta’melûn” ya’nî “Sizi ve amellerinizi Allah halk etti” (Saffât, 37/96)’dır. Şimdi insan insanlar için olan şeyi terk edince nasıl insanların en sevgilisi olursa, Allah için olan şeyi terk edince de Allah indinde böyle olur. Ve onun hakkında tama’ etmez ve bütün fiillerinde bir şeyi nefsine izâfe eylemez isen, hakîkatte Allah üzerine zâhid ve tevhîd üzerinde de râşid olursun.

Ey kerîm efendi olan rûh veyâhut zamanın imâmı! Sehâ ve lü’mü tahkîk ettiğin zaman bitişik ve ayrılmış şehâdet âleminden ibâret olan köyüne ve şehrine muhtaç oldukları şeyi biraz evvel sınırlanan şey gereği üzere, ifrât ve tefrît olmadan ver! Ve kendin için de böyle yap! Eğer böyle yaparsan, muhammedî verâset makāmında ilim ve amel sâhibi olmuş olursun. Ve bu tarz, kemâl ve cömertliktir.

Ve her cömertlik insanların ellerinde bulunan şeyden zâhidliktir, ya’nî o şeylere tama‘ etmemektir. Ve idâre altında olanlar, hükümdârlarını ellerinde bulunan şeyden tama‘ını kesmedikçe sevmezler. Ve ellerinde ne var ne yok hepsini alan hükümdârlardan ahâlî nefret eder. Bundan dolayı sen idâren altındakilere karşı cömert ol; çünkü cömertlik muhabbet verir. Ve muhabbet de yakınlık; ve yakınlık vuslat; ve vuslat cem’ verir. Çünkü kişi sevdiğine yakın olur. Ve yakın olunca da ona vâsıl olmuş olur ve vâsıl olunca da sevdiği kimse ile bir arada olmuş olur. Bu sözlerde kıskanma perdesi altında gizli olan bir işâret vardır ki, kula nâfilelerle yaklaşma mertebesinde açılır ve kul bunu hâl olarak ve zevk olarak ya’nî bizzât yaşantısını tadarak anlar. Bu da “Kulum Bana nâfileler ile, Ben onu sevinceye kadar, dâimâ yaklaşır. Ne zamanki Ben ona muhabbet ederim, onun işitmesi ve görmesi ve lisânı ve eli Ben olurum. Şimdi Ben’imle işitir, Ben’imle görür, Ben’imle söyler, Ben’imle tutar, ilh…” hadîs-i kudsîsinde beyân buyrulan haldir. Ve Hz. Şeyh-i Ekber (ra) bu işâreti ma’rifet yoluyla aşağıda beyân buyururlar. Şöyle ki: İşte böylece bütün sözlerinde ve fiillerinde ve inanışlarında, gerek Hakk’a ve gerek halka karşı zâhidlik et! Halka karşı olan zâhidlik beyân olundu. Şimdi de Hakk’a karşı olan zâhidlik anlatılır.

Şimdi kalb hâneni binâ et; ve ma’rifet lambasını yak; ve ayn’lar perdesini as; ve o perde üzerinde sûretlerin çeşitlerini göster! Nitekim hayâl oynatanlar önce oyuna mahsûs bir mahal binâ edip perdeyi asarlar ve arkasında kandîl yakarlar; daha sonra o perdede çeşitli sûretler ve oyunlar gösterirler. Sen de böyle yap ki, sana ilâhî hakîkatler âşikâr olsun; ve bu hakîkatler sana olduğu hâl üzere âşikâr ve zâhir olsun.

Şimdi Hak hakkında zâhidliğin Kur’ân-ı Kerîm’de yeri “Vallâhu halakaküm ve mâ ta’melûn” (Saffât, 37/96) âyet-i kerîmesidir. Ya’nî “Allah Teâlâ sizi ve amellerinizi halk etmiştir.”

Şimdi insanın gerek zâhiri olan cismi ve gerek bâtını olan rûhu ve onlardan ortaya çıkan eserler ve fiiller Hak Teâlâ’nın tecellîlerinden ibâret olunca, kul ortada bir hayâl mesâbesinde kalır. Ve kendi nefsini ve nefsine izâfe edecek bir şey göremez. Şimdi insan insanların tasarruf ettiği şeyi terk edince nasıl insanların muhabbetini kazanır ise, Allah Teâlâ’nın tasarrufunda olan kendi nefsini ve kendinden çıkan fiilleri, kendi nefsine izâfe etmeyip Hakk’a terk ettiği zaman, Allah Teâlâ’nın indinde de böyle olur. Ya’nî tasarruf işinde Hakk’a iştirâk etmekten vaz geçtiği için, Hak Teâlâ ona muhabbet eder. Eğer sen böyle yaparsan hakîkatte Allah Teâlâ hazretlerine karşı zâhid ve kendi nefsini ve fiillerini Hakk’ın tecellîlerinden ibâret bildiğin ve bu ilâhî bilgi ile çokluğu kaldırmış olduğun için tevhîd üzerinde de râşid olursun.