İmâmlığın sonradan kazanılır olan diğer şartları hakkında

Yedinci ve sekizinci şart “necdet” ve “kifâyet”tir. Ve bunlar rûhların sıfatlarındandır. Görmez misin, Allah Teâlâ kullarının başarısını irâde ettiği vakit onlara melekleriyle yardım eder ve onları onunla destekler. Nitekim Hak Teâlâ “ennî mumiddüküm bi elfin minel melâiketi murdifîn” (Enfâl, 8/9) ya‘nî “Muhakkak ben size bin melek ile peyderpey yardım ediciyim” buyurdu. Ve yine buyurur: “ve eyyedehüm bi rûhin minhu” (Mücâdele, 58/22) ya‘nî “Onları kendisinden bir rûh ile destekler.”

Dokuzuncu şart “ilim”dir. Ve bu isimlerin hepsini öğrendiğinde Âdem (as) hakkında zâhir oldu. Şimdi biz onun zikrine muhtaç değiliz.

Onuncu şart “vera‘”dır ve onun kaynağıdır ve onun mürâcatı onadır. Çünkü şerîat onun ridâsı ve hakîkat izârıdır. Ve şartlar bu halîfe hakkında tamamlanmış oldu ve onun halîfeliği geçerli oldu; ve imâmlığı da bağlandı.

Hz. Şeyh (ra) halîfeliğin halk edilişe dönük olan altı şartını yukarıda beyân buyurduktan sonra, sonradan kazanılır olan dört şartını beyâna başlayarak buyururlar.

Bu sonradan kazanılır olan yedinci şart “necdet” ve sekizinci şart “kifâyet”tir. “Necdet” aslâ korkmaksızın yiğitlik ve kalb kuvveti ve gayret ile durmadan çok çalışmak ve sebât ya’nî dayanıklı olmak demektir. Halîfenin idâre işinde bu sıfatta olması lâzımdır. Ve bu sıfat bulunmazsa idâre çarkı zayıf döner ve sonuç bozuk olur. Ve bu sıfat sonradan kazanılır. Çünkü çok çalışarak kazanılan maharet ile kuvvet bulur. Örneğin deniz yolculuğuna alışık olan kimse korkar. Fakat üzerinde devamlı çalışmakla bu korku gider. Ve aynı şekilde hiç savaş görmemiş olan bir kimse son derece korkar; fakat savaştıkça alışır. Korku gidip yerine cesâret gelir.

Sekizinci şart “kifâyet”tir. Bu da idâre kudretidir ki, uzun süre devamlı çalışmakla oluşan bir sıfattır. İdâre işinde yeni olan bir kimsede tabi’ki kifâyet olmaz.

İşte bu iki sıfat rûhların ezelî sıfatlarındandır. Rûhun necdet ve kifâyetine delîl istersen, bak gör ki, Allah Teâlâ mü’min kullarına kâfirler ile savaş esnâsında sıkıldıklarında onlara yardım etmeyi murâd ettiği vakit, latîf rûhlar olan melekleriyle yardım eder. Ve bu yardım husûsunu Kur’ân-ı Kerîm’de “Muhakkak ben size bin melek ile peyderpey yardım ediciyim” (Enfâl, 8/9) ve “Onları kendisinden bir rûh ile destekler” (Mücâdele, 58/22) buyurdu. Çünkü latîf olan rûhlar bir sûrette sûretlendikleri zaman, onların o sûretleri, cismânîlerin sûreti gibi yırtılma ve kapanma kabûl etmez. Bundan dolayı onlarda ölüm korkusu; tabi’ki cesâretli olurlar. Ve me’mûr oldukları işte kifâyetleri vardır. Çünkü irâdeleri ve kuvvetleri Hakk’ın irâde ve kuvvetidir. Ve kendi irâdeleri olmadığından Hak Teâlâ onlar hakkında “lâ ya’sûnallâhe mâ emerehüm” (Tahrîm, 66/6) ya‘nî “Allah Teâlâ’nın emrettiği şeye isyân ve muhâlefet etmezler” buyurmuştur. Beşerde irâde olduğundan onlardan Hakk’ın emrine muhâlefet çıkar, bundan dolayı beşer hakkında işlerin idâresinde kifâyet ve kifâyetsizlik söz konusu olabilir.

Dokuzuncu şart “ilim”dir. Ve ilim Âdemî sıfatlardan olup çalışarak kazanılır. Ve bu sıfat, isimlerin hepsini öğrendiğinde, ilk olarak Âdem (as)da gözüktü. Bundan dolayı âdemî fertlerin her birinin rûhunda bu sıfat halk ediliş yönünden mevcûttur. Fakat taayyün âleminde rûhunda sâbit olan bu sıfatın parlaması için çalışmak lâzımdır. Nitekim Hak Teâlâ hazretleri “Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ” ya’nî “Ve insan için, çalışmasından başkası yoktur” (Necm, 53/39) buyurur. Ve bu sıfatın varlığı insanda açık ve âşikâr bulunduğu için onun ayrıntılı olarak beyânına gerek yoktur.

Onuncu şart “vera‘”dır. “Veri’” (râ harfinin kesriyle) “ittikâ eden” demektir. Hak Teâlâ’nın haram kıldığı şeylerden sakınmak ve haram olduğundan şüphe edilen şeylerden kaçınmaktan kinâyedir. Ve “vera‘” ve “ittikâ” halîfenin feyiz kaynağıdır. Ve halîfenin bütün işlerinde mürâcaat edeceği makam vera‘ ve takvâdır. Çünkü şerîat halîfenin ridâsıdır; ve onun beşerî ayıplarını örter; ve üstüne giydiği elbisedir. Ve hakîkat onun gömleğidir ki, ridâsının altındadır. Ve bu hakîkat izârı, beşeriyyete hâs olan ikilik ayıbını örter. İşte halîfe hakkında gerekli olan on şartın sayılması ve îzâh edilmesi tamamlandı. Bu şartları taşıyan zâtın halîfeliği geçerli ve imâmlığı da bağlanmış olur.